Ülkemizde son yıllarda, çocukların suça sürüklenme oranında kaygı verici bir artış gözlemleniyor. 2023 yılı itibarıyla Türkiye’de yaşları 12 ile 18 arasında değişen 612 bin 651 çocuğun çeşitli suçlarla itham edildiği yerel ve ulusal medyanın gündeminde geniş yer buldu. Bu durum, hem ailelerin hem de toplumsal yapıların alarm vermesine neden oluyor. Çocuk suçlarının artışı, sadece onlara özgü bir sorun olmayıp, tüm toplumun geleceğini tehdit eden bir mesele olarak değerlendirilmelidir.
Çocukların suça sürüklenmesinin çeşitli sebepleri vardır; ekonomik koşullar, aile içi problemler, sosyal çevre etkileri ve psikolojik sorunlar bunlardan birkaçı. Özellikle yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar, ailelerin çocuklarına yeterli ilgi ve olanak sağlayamamasına sebep olmakta, bu da birçok çocuğun suça yönelmesine zemin hazırlamaktadır. Sıkıntılı ekonomik koşullar altında yetişen çocuklar, bazen geçim kaygısından, bazen de arzu ettikleri yaşam standartlarına ulaşamadıkları için farklı yollara başvurabilmektedirler.
Aile içindeki olumsuz dinamikler de çocukların suça sürüklenmesinde büyük rol oynamaktadır. Şiddet, uyuşturucu kullanımı veya boşanma gibi durumlar, çocukların psikolojik sağlığını doğrudan etkileyebilir. Aile içindeki huzursuzluk, çocukların dışarıda daha tehlikeli ortamlara yönelmelerine neden olabilir. Bununla birlikte, sosyal medyanın ve sanal dünyanın etkisi de unutulmamalıdır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çocukların maruz kaldığı içeriklerin artması, onları olumsuz etkilenen bir diğer faktördür.
Suç oranlarını azaltmanın yolları arasında eğitim, toplumsal bilinçlenme ve psikolojik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi yer almaktadır. Çocuklara yönelik eğitim programlarının artırılması, onlara hem akademik hem de sosyal beceriler kazandırmak açısından büyük bir önem taşır. Ailelere de bu noktada destek olmaları için rehberlik edilmesi gerekmektedir. Devletin sosyal hizmetler ve çocuk koruma politikalarının gözden geçirilmesi, bu noktada kilit rol oynamaktadır.
Ayrıca, toplumsal bilinçlenme kampanyalarının düzenlenmesi, çocukların karşılaştığı riskler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlayabilir. Okul ve toplum, bu konuda çocukları koruma noktasında birer kalkan görevi üstlenmelidir. Yalnızca çocuklar değil, aileler ve eğitimciler de bu konuda bilinçlendirilmelidir. Sonuç olarak, çocukların suça sürüklenmesini önlemek için tüm paydaşların el birliğiyle çalışması büyük bir önem taşımaktadır. Sadece suç oranlarını eldeki verilere dayanarak analiz etmekle kalmamalıyız; aynı zamanda bu durumun önüne geçmek için etkili çözümler üretmeliyiz.
Unutulmamalıdır ki, geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Suça sürüklenme oranlarının düşmesi, sadece bireyler için değil, tüm toplum için hayati bir durumdur. Bu bağlamda, çocuklarımızın suça karışmasının önlenmesi adına atılacak her adım, geleceğimizi teminat altına alacaktır.